Sayfalar

KUR KRİZİ

Dolar/TL kuru 13’ü aştı: Kur krizi mi yaşanıyor?

 

Özge Özdemir

BBC Türkçe / 18 Kasım 2021

 

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 22 Kasım’daki kabine toplantısı sonrası “Kur artışı istihdamı artırır” demesi sonrası Dolar/TL kuru yeni bir rekor kırarak 13,46’yı aştı.

 

Euro/TL kuru 15,16’yı geçerken, Sterlin/TL kuru da ilk kez 18’i gördü. 

 

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) Eylül, Ekim ve Kasım aylarında piyasaların beklentisinin aksine toplamda 400 baz puan faiz indirimine gitmesi, TL’deki değer kaybını hızlandırdı. 

 

Enflasyonun yüzde 20’ye yakın olmasına rağmen TCMB’nin faizleri yüzde 15 seviyesine çekmesi, TL üzerindeki baskıyı artırıyor.

 

Dolar/TL kuru ilk defa 12 Kasım Cuma günü psikolojik sınır olan 10 seviyesinin üzerine çıktı. 

 

Bloomberg’in verilerine göre TL kasım ayında en kötü performans sergileyen gelişmekte olan ülke para birimi oldu. 

 

TL’nin altı haftadır kesintisiz değer kaybetmesi, kimi analistlerin Türkiye’nin bir kur krizi içinde olduğu yorumunu yapmasına neden oldu. 

 

Peki bu şartlar altında bir kur krizinden bahsetmek mümkün mü? 

 

Kanada merkezli yatırım bankası TD Securities’ten gelişen piyasalar baş stratejisti Cristian Maggio’ya göre bu sorunun cevabı “Evet”. 

 

Maggio, “Evet, bir kur krizi var. Ancak şimdilik yoğunluğunun düşük olduğunu söyleyebiliriz. 2018 yılında kur bunun iki katı hızda hareket ediyordu” diyor. 

 

Türk Lirası, bu haftanın başından beri dolara karşı yüzde 8 değer kaybetti. TCMB’nin Kasım ayı faiz kararı öncesi günlük değer kaybı ise yüzde 3’ün üzerine çıktı. 

 

 

2018 yılının Ağustos ayında ABD ve Türkiye arasında yaşanan Pastör Brunson krizinin tetiklemesiyle TL’de değer kaybı günlük yüzde 10’ları aşıyordu. 

 

Bu kur krizinden önce de TCMB uzun bir süre faizleri yükseltmekte direnmiş; ancak TL’deki keskin değer kayıplarıyla Eylül ayında faizlerde sert bir yükseliş kararı almıştı. 

 

“TL’deki kanamanın durması için faizlerin artırılması gerek” diyen Cristian Maggio, ister istemez TCMB’nin eninde sonunda faizleri yükseltmek zorunda kalacağı görüşünde. 

 

İsviçre merkezli Swissquote bankasından piyasa stratejisti İpek Özkardeşkaya ise Türkiye’de kur krizinden ziyade bir Merkez Bankası bağımsızlık krizi olduğunu düşünüyor: 

 

“Para politikası kararları siyasi güçlerin gölgesinde kalıyor ve bu çok vahim bir durum.” 

 

Özkardeşkaya, Dolar/TL kurunun yakın zamandaki performansı ile ilgili olarak, “Kur 20 ve hatta daha da üzerine çıkabilir. Dolardaki yükselişin hızını, piyasanın güveninin tekrar ne zaman kazanılacağı belirleyecek” yorumunda bulunuyor. 

 

‘Şirketlerde borç krizini tetikleyecektir’ 

 

Swissquote bankasından Özkardeşkaya, TL’deki bu hızlı değer kaybının ekonomiye olan etkisini ise şu şekilde anlatıyor: 

 

“TL’deki değer kaybı ülkenin fakirleşmesini, ekonominin yavaşlamasını ve şirket borç krizini tetikleyecektir. Özellikle doların zaten güçlendiği ve enerji fiyatlarının bu kadar arttığı bir dönemde TL’nin güç kaybetmesi demek, ekonomi için ağır bir yük demek.” 

 

TD Securitiesten Cristian Maggio da Dolar/TL kurunun çoktan beklentileri aştığını vurguluyor. 



Erdoğan'ın kur üzerindeki etkisi

 

Döviz alım ve satım platformu FxPro’dan kıdemli piyasa analisti Alex Kuptsikevich ise “TL’deki değer kaybı, düşük faiz politikasına destek verdiğini tekrar açıklayan Erdoğan’ın yardımı olmadan gerçekleşemezdi” diyor. 

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, uzun zamandır yüksek faizin enflasyona neden olduğunu öne sürerek genel kabul gören ekonomi teorisinin tersi bir politika izliyor. 

 

Çoğu uzmana göre ise faizleri yüksek tutmak enflasyonla mücadele etmek için takip edilmesi gereken bir para politikası aracı. 

 

Erdoğan, son olarak dün AKP Meclis Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada “Beraber yürüdüğümüz arkadaşlarımızdan faizi savunanlar, kusura bakmasınlar. Bu yolda ben, faizi savunanla beraber olmam” demişti. 

 

Londra merkezli ekonomik danışmanlık kurumu Capital Economics’in gelişmekte olan piyasalar kıdemli ekonomisti Jason Tuvey de Türkiye’nin kur krizi etkisi altına girmek üzere olduğunu düşünenlerden. 

 

Jason Tuvey’e göre Erdoğan’ın baskısı faizlerin düşürülmesine bu da enflasyonun yükselmesine neden oluyor. 

 

Tuvey, en büyük riskin bankacılık sektörü üzerinde olduğu görüşünde. 

 

Kur krizi nedir?

 

Para biriminin değerindeki ani ve yüksek frekanslı değişimler, “kur şoku” olarak adlandırılıyor. Kur şoklarının enflasyondan faiz oranlarına, ithalat ve ihracattan istihdama kadar yayılan etkileri var. 


Bir ülkenin para biriminde ani değer kaybı yaşanması durumuna da “kur krizi” adı veriliyor. Kur krizinin en sert etkisi yükselen enflasyonda kendini gösteriyor. 

 

https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-59332181

 

 

 

 

Dolar: Merkez Bankası faiz indirimleriyle ne hedefliyor, ekonomideki tıkanma aşılabilir mi?

 

Prof. Dr. Selva Demiralp

Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi

18 Kasım 2021

 



Kurun faiz indirimi beklentileri ile kontrolden çıkmasına, yıllık enflasyonun yüzde 20’ye dayanmasına ve artan risklere rağmen Merkez Bankası 18 Kasım’da bir kez daha faiz indirimine gitti. Politika faizi 100 baz puan daha indirilerek yüzde 15’e düşürüldü. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 22 Kasım’daki kabine toplantısının ardından “Kurdaki rekabet gücü yatırım, üretim ve istihdamda artışa yol açar” demesi sonrası, 23 Kasım’da Dolar/TL kuru ilk kez 13’ü aştı. Piyasalar çalkalanıyor.

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan daha önce yaptığı bir açıklamada, düşük faizle kredi almadıkları için iş insanlarını anlamadığını söyledi. Sistemde bir tıkanma olduğu çok net. İş dünyası neden kredi almıyor? Yatırımlar neden arzu edilen hızda artmıyor? Sistemdeki tıkanma politika faizini daha çok düşürerek çözülebilir mi? 

 

Öncelikle, yatırım iştahını salt politika faizini düşürerek canlandırabilmek mümkün değil. Kredi maliyeti yatırım iştahını belirleyen etmenlerden sadece bir tanesi. Bunun yanında ileriye yönelik güven, fiyat istikrarı, finansal istikrar, kurun yükselttiği ara malı maliyetleri de üretim kararlarını etkiliyor. 

 

Kredi faizleri fazla düşmüyor 

 

Belki daha da önemlisi, Merkez Bankası enflasyon düşmeden politika faizini indirdiği için politika faizinden kredi faizine sirayet eden kanal tıkandı. Kredi faizleri fazla düşmüyor. Düşse de bu durum sürdürülebilir olmuyor. Bunun nedeni piyasa faizinin enflasyon beklentilerinden ve risklerden bire bir etkileniyor olması. Merkez Bankası’nın faiz indirimin takiben kur, enflasyon ve riskler arttığında piyasa faizi de artıyor. 

 

Kısa vadede enflasyonu düşürmek amacı ile politika faizini artırmak, yeterli sabır ve kararlılık gösterildiğinde daha düşük piyasa faizi olarak geri döner. Bu şekilde üretim sürdürülebilir şekilde artar. Merkez Bankası’nın büyümeye verebileceği en değerli katkı budur. Enflasyon yüksekken politika faizini düşürmek ise daha yüksek enflasyon yaratacağı için uzun vadeli piyasa faizler düşmez, bilakis artar. Bu durum yatırım iştahını, harcamaları ve üretimi azaltır. Faiz indirimlerinin arzu edilen ekonomik canlanmayı yaratmamasının sebebi bu. 

 

 

Şekilde siyah çizgi 10 yıllık gösterge tahvil faizini, kırmızı çizgi ise ticari kredi faizini gösteriyor. İki değişkenin birbirine çok benzer seyir izlediğini ancak 10 yıllık faizin daha erken hareket ettiğini gözlemliyoruz. Aradaki ilişkinin iki noktada bozulduğu göze çarpıyor. Birincisi 2020 başında kredi faizinin 10 yıllık faizin altına indiği dönem. Ancak bir süre sonra kredi faizlerinde sıkıştırılmış yay gibi bir düzeltmeye gidildiğini ve 2020 ikinci yarısından itibaren gösterge faizi aştığını görüyoruz. 

 

Sadece düşük kredi faizinin tetikleyici bir etkisi olmaz

 

Eylül 2021 sonrası dönemde yine bir anormallik göze çarpıyor. Merkez Bankası'nın politika faizini indirmesini takiben artan enflasyonist beklentiler ve risklerle 10 yıllık faiz artarken kredi faizleri bir miktar aşağı geliyor. İki seri arasındaki uzun vadeli ilişki bu durumun sürdürülebilir olmadığına ve enflasyonist baskılar kontrol altına alınamazsa kredi faizlerinin tekrar artacağına işaret ediyor. 

 

Kredi faizlerinde yükseliş beklentisinin kredilerde son dönemde gözlenen artışın altında yatan bir gerekçe olabileceğini düşünüyorum. Firmalar muhtemelen faizler yükselmeden likidite ihtiyaçlarını düşük faizle karşılamak istiyor olabilirler. Ancak ileriye yönelik belirsizliklerin bu kadar yüksek olduğu, kurun saat saat değiştiği bir ortam yatırım ve harcamaları desteklemez. Bu şartlarda sadece düşük kredi faizinin tetikleyici bir etkisi olmaz ve kredilerde arzu edilen canlanma gözlemlenmez.

 

 

Merkez Bankası ne diyor? 

 

28 Ekim tarihindeki Enflasyon Raporu toplantısında Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu, kurumun reeskont kredi faizlerini düşürüp vadeleri uzatarak ihracatı ve üretimi artırmayı amaçladığını, bu şekilde cari fazla vererek finansal istikrar ve fiyat istikrarın sağlanacağını söyledi. Kavcıoğlu aynı toplantıda bir kur hedefleri olmadığını, kurun serbest piyasada belirleneceğini not etti. 

 

Parçaları birleştirdiğimizde şu sonuca varıyoruz: Üretimi teşvik etmek için faizler düşük tutulacak, bunun sonucunda TL serbest piyasada değer kaybederse bu sonuca katlanılacaktır.

 

Piyasalar gerekçeleri satın almadı

 

Şahap Kavcıoğlu, faizleri düşük tutarak cari fazla verip böylece enflasyonun düşeceği söylemi ile "düşük faiz ile enflasyonun düşeceğini ima eden" Merkez Bankası Başkanı olarak bir ilke imza atıyor. Hükümet cephesinden düşük faizin enflasyonu da düşüreceği söylemini çok duyduk. Ancak hiçbir Merkez Bankası başkanı bu söylemi tekrar etmemiş, faizler düşürülse de bu durum bir şekilde temel iktisadi prensiplerle tutarlı gösterilmeye çalışılmıştı. Faiz indirimleri kimi zaman "sadeleşme", kimi zaman "sıkı parasal duruşa devam", kimi zaman da enflasyonda beklenen düşüşe paralel "önden yüklemeli" indirim gibi gerekçelere dayandırıldı. 

 

Bu tür gerekçeler her ne kadar piyasalar tarafından satın alınmasa da en azında Merkez Bankası'nın faiz indirimi için temel iktisadi prensipler çerçevesinde kalmaya çalışması nedeniyle olumlu değerlendirilmişti.

 

 

Bugün geldiğimiz noktada Merkez Bankası ilk defa artan enflasyonu düşük faizle bertaraf edeceğini iddia ediyor. Politika faizinin ve enflasyonun mevcut seviyelerini düşünürsek söz konusu mantıkla politika faizinin ineceği epeyce bir yol var. 


2008 finansal krizi sırasında durumun vahametini anlatmak ve kongreyi harekete geçirmek için ABD Merkez Bankası Başkanı Ben Bernanke, "Eğer doğru ve zamanlı adımlar atılmazsa yarın sabah kalktığımızda kurtaracağımız bir ekonomi olmayabilir" demişti. Merkez Bankası'nın faiz indirimlerine devam etmesi ihtimali bende benzer endişeler yaratıyor.

 

https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-59332074

 

 

 

 

 

https://sinifsiztoplumplatformu.blogspot.com