Kayahan Uygur yazdı...
“Yok aslında birbirimizden farkımız ama biz Osmanlı Bankasıyız” diyordu eski bir reklam. Brezilya’nın devrik başkanı Bolsonaro’nun kendi iktidarı altında yapılan seçimlerin hileli olduğunu iddia etmesi bana bu sloganı anımsattı. Başkanlık seçimlerinde “Cumhuriyetçi ittifakın” adayı olan aşırı sağcı Bolsonaro kendi atadığı yargıçlar tarafından denetlenen sayım işlemlerinde büyük yanlışlıklar yapıldığını söyleyerek sonucun iptalini istedi ve taraftarlarına eylem çağrısı yaptı!
Bolsonaro’nun Evangelist taraftar yığınları kışlalar ve askeri binalar önünde toplanarak lastik yakmaya ve dualar etmeye, milli marş söylemeye başladılar. Ordunun dini ve devleti komünistlerden korumak için darbe yapmasını istiyorlar.
MADE İN TÜRKİYE
ABD’nin devrik başkanı Trump da 2020 Kasım ayında kendi başkanlığı döneminde yapılan seçimleri tanımamış hatta yandaşları 6 Ocak 2021’de ABD Kongresini basmıştı. Bu olayla ilgili yargı süreci hâlâ devam ediyor. Anlaşılıyor ki Brezilya’nın popülist sağ lideri Bolsonaro, yakın arkadaşı olan Trump’ın yolundan gitmekte. Ancak dünya popülist sağında bu akımı başlatan elbette ne o ne de ötekisi. Türkiye’nin son başbakanı Binali Yıldırım 2019 yılında İstanbul Belediye Başkanlığı seçimini kaybedince “çünkü çaldılar” demiş ve partisinin yöneticileri bu sözü bir slogan haline getirmişlerdi. Sonunda seçimi kabul edip mazbatayı vermek zorunda kaldılar ama yenilgiyi halen dahi hazmedebilmiş değiller.
Son yazılarımda Japonya’da Moon cemaatinin, Brezilya ve ABD’deki Evangelistlerin sağ iktidarları desteklemek için nasıl sızma, nüfuz ve yayılma faaliyetleri yürüttüklerini anlatmış ve bu örgütler ile Türkiye’deki cemaat ve tarikatlar arasındaki benzerliğe dikkat çekmiştim. Anlaşılan Türkiye bir cins laboratuvar ve dünyadaki değişik ülkelerin iç politikaları incelendiğinde aralarındaki paralellikler hemen göze çarpıyor.
MALEZYA’DA İSLAMCILIK DÖNEMİ KAPANDI
Bu benzer ülkelerden biri olan Malezya’da geçen hafta seçim sonrası pazarlıklar bitti ve 20 yıldır ana muhalefet liderliği yapan Enver İbrahim Başbakan oldu. Bir kumpasla onu içeri attırmış olan ve yıllardır ülke politikasında önemli bir rol oynayan Mahathir Mohamad adlı siyasal İslamcı lider ise vekil bile seçilemedi.
Kendisi de gençliğinde sıkı bir İslamcı olarak o partinin gençlik kollarını yöneten Enver İbrahim bir zamanlar halk arasındaki Doktor M. denilen Mahathir’in sağ koluydu ve onun yerine geçeceği varsayılıyordu. Ancak Enver ülkedeki Malay etnik grubu lehinde yapılan ayrımcılıklara karşı çıktığı ve devlet yönetiminde liyakat istediği için 1998 yılında tasfiye edildi ve İslamcılıktan uzaklaştı.
Reform isteyen ve yeni bir parti kuran Enver, İslamcıların düzenlediği bir kumpasla ve gizli tanık ifadeleriyle “eşcinsel ilişki” suçlamasından yargılandı ve 5 yıl hapis yattı. Malezya’da “ters ilişki” başlığı altında bir suç sayılan eşcinsellikten hapis yatmak için parayla satın alınmış iki tanığın ifadesi yetiyordu. Siyasal İslamcı kültürü kumpası, şantajı, montajı, sahte belgeyi, yargıç ve savcı kullanmayı çok seviyordu. Zaten devlet kadroları açık ve gizli İslamcılarla doluydu.
Malezya’da halk tabiriyle “keser döndü, sap döndü” ve sonunda Malezyalılar bir zamanlar adi bir iftirayla yaftalayıp hapse attıkları Enver İbrahim’i Başbakan yapmak zorunda kaldılar. Malezya Türkiye’deki siyasal İslamcı akım üzerinde çok etkili olmuş bir ülkedir ve Mahathir de birçok ünlü İslamcımızın ideoloğu sayılır. Yıllarca örnek alınan Malezya’daki gelişmelerden çıkarılacak çok ders olduğu muhakkak.
MALEZYA İSLAMI VE TÜRKİYE
Malezya’da ekonomik kalkınmayı ülkedeki Çinli azınlık, bir miktar da Hindistan kökenliler gerçekleştirmiştir. Malezya’da çoğunluğu oluşturan Müslümanlar ise İslam geleneklerine uygun olarak onlara “zimmi” muamelesi yapmışlardır. Tarihte birçok İslam devleti ekonomide, bilimde, sanatta, kültürde kısacası uygarlıkta gayrimüslim ya da gayrimüslim kökenlilerden çok yararlandıkları halde onları yüksek vergi ve baskılarla ezmekten geri kalmamışlardı. Malezya’da da durum farklı değildi. İşte Enver İbrahim bu ayrımcılığa karşı çıkıp eşit yurttaşlık ilkesine ve devlet kadrolarında bilgi ve uzmanlığa önem vermesi nedeniyle İslamcılar tarafından düşman ilan edilmişti. Ne kadar tanıdık değil mi? İslamcılar bazen hatta kendi Müslüman vatandaşlarına da “zimmi” muamelesi yapıyorlar.
Malezya’da kullanılan daha tanıdık bir kavram var: “Yerli ve milli”. Yerli ve milli olmak, hegemonyacı büyük güçlere karşı ulusal bağımsızlığı savunmak tüm dünya halkları gibi biz Türklerin de en değer verdiğimiz kavramlardan biridir. Ancak Malezyalı İslamcılar bunu da çarpıtıyor ve perdeleyerek anlatıyorlar.
Malezya’da “Bumiputras” yani yerli, o yerin insanı olmak diye bir kavram var. İslamcılığın o ülkedeki kurucusu Mahathir Mohamad, bu yerlilik kavramını ataları Malezya’da belki de Hristiyan olarak doğmuş olan Malay ırkına mensup mafya-iş insanlarına ve menfaat çetelerine ayrıcalık tanımak amacıyla kullandı. “Milli” kavramı da Arap-İslam kültüründe olduğu gibi Malezya’da da “İslam milletinden olmak” şeklinde anlaşıldı. Kısacası Malezya İslamcıları “yerli ve milli” kavramıyla ataları o topraklarda doğmuş olup da sonradan fetihler nedeniyle bir şekilde Müslüman olmuş avdeti yani dönme gruplara avantaj sağlamak için uydurdular. Şimdi Enver İbrahim bu durumu “her Malezyalı eşittir”, “Malezya’da ayrım olmayacaktır” sloganlarıyla değiştirmeye çalışıyor. Bu reformcu yaklaşımda elbette ki Malezya’ya bir süredir sıcak bakmayan Çin ve Çinli diaspora sermayesini tekrar kazanma arzusu da rol oynuyor.
PAKİSTAN ORDUSUNDA NÖBET DEĞİŞİMİ
“Yok aslında birbirimizden farkımız” reklam sloganını anımsatan geçen haftanın gelişmelerinden biri de Perşembe günü Pakistan’da yaşandı. Pakistan’ın ABD politikalarıyla ters düşen popülist Başbakanı İmran Han Nisan ayında mecliste oluşan bir koalisyon tarafından düşürülmüştü. Tahrik-i İnsaf Partisi başkanı İmran Han kendisine haksızlık yapıldığı iddiasıyla Ekim ayında taraftarlarını toplamış ve Lahor’dan başkent İslamabad’a kadar sürecek bir yürüyüş başlatmıştı.
Yürüyüş sırasında 3 Kasım günü İmran Han’a yönelik bir suikast girişimi oldu ve bu eylem yarıda kesildi. Suikastçı Faysal Butt yakalandı ve kendisini İmran Han’dan nefret eden bir “yalnız kurt” olarak tanımladı. Bu coğrafyada kurtların asla yalnız olmadıkları iyi bilinirken, görev süresi 29 Kasım’da bitecek olan Genelkurmay Başkanı Cevat Bajva’ya yeni bir 3 yıllık uzatma dönemi tanınmayacağı anlaşıldı. İki olay arasında ne ilgi var diyecekseniz ama “genişletilip esnetilmiş” Ortadoğu’da her şey birbirine geçmiştir.
2016’dan beri Genelkurmay Başkanlığı yapan Bajva’nın yerine de eski İstihbarat Başkanı Orgeneral Asım Münir’in geleceği anlaşıldı. Münir, bir dönem ünlü Pakistan istihbarat örgütü İSİ ile askeri istihbaratın başkanlığını birlikte yapmıştı. Hem de özel kuvvetler komutanıydı. Pakistan Cumhurbaşkanı Arif Alvi, Asım Münir’in Genelkurmay Başkanlığı ile ilgili kararnameyi Perşembe akşamı imzaladı. Böylece Bajva da emekliye ayrıldı.
YENİ DÖNEM YENİ İSİMLER
Burada Türkleri hiç şaşırtmayacak bir siyasal incelik var. Yeni Genelkurmay Başkanı Asım Münir istihbaratın başında iken eski Başbakan İmran Han onu görevden almış ve böylece sadece 8 ay süren istihbarat başkanlığı kariyerine son vermişti. Bu görevden almaya İmran Han’ın tarikatçı eşi Büşra Bibi’ye bir iş insanı tarafından hediye edilen milyon dolarlık elmas konusunun yol açtığı iddia edilmiş olsa da işin içinde görüş ayrılıkları olduğu anlaşılıyor. Asım Münir’in siyasal İslam’ın popülist politikacılar tarafından hem de çok aşırı biçimde araç olarak kullanılmasına artık son verilmesini isteyen çevrelere yakın olduğu şeklinde yorumlar var. Nitekim Arap medyası kendisini Suudi Arabistan’ın son yıllarda almış olduğu İhvan karşıtı çizgiye yakın olduğunu ima eden yorumlara yer veriyor. Münir, uzun bir süre de orada görev yapmış ve bazı ilişkiler kurmuş.
Öte yandan ABD’yi rahatsız eden Pakistan-Çin yakınlaşması konusunda Münir’in tavrını bilmek de oldukça ilginç olurdu. Her ne kadar Pakistanlı yorumcular Münir için “siyasetin tamamen dışında ve buna çok karşı” deseler de haklarında bu konuda yeminler edilenlerin çok değişik davrandıkları da görülmemiş olaylardan değildir.
Kesin olan bir nokta var, sınırda görev yaptığı dönemde görüldüğü gibi yeni Pakistan Genelkurmay Başkanı Münir, Afganistan Taliban destekli Peştun teröristlerine yani Taliban’ın Pakistan koluna eskisinden çok daha sert davranacaktır. Bu da dünya barışı için olumlu bir gelişmedir.
Pakistan, komşusu Afganistan’da cihatçı terörü desteklemenin bedelini çok kayıplar yaşayarak öğrendi. Hem göçten kaynaklanan ekonomik sorunlarla karşılaştı, hem de ülkede önemli iç güvenlik riskleri oluştu. Çok iyi ve profesyonel bir asker olan Orgeneral Münir umarım Pakistan uyanışının sembolü olur. Darısı komşu ülkelerdeki cihatçı teröre destek vermiş ve göçmen istilasına uğramış diğer ülkelerin başına.
Kayahan Uygur
Odatv.com
https://www.odatv4.com/analiz/ters-iliski-cezasi-basbakan-yapti-260033